top of page
Pink Poppy Flowers
dus.jpg

Hakkımızda

2025 yılında kurulan Düşüngü Yayınevi, 21. yüzyılı açan tarihsel bir felaketin, neoliberalizmin yarattığı yıkımın en görünür sonuçlarından birine, “tarihsel bellek” kaybına itiraz etmek için kuruldu. Bu yönüyle, “ortodoks” yaklaşım ve duyarlılığa sahiptir.

Tarihsel bellek kaybı?

20. yüzyılı açan ve kapatan Sovyetler Birliği’nin hukuksal varlığının sonlanmasıyla birlikte, kapitalist kampın engelsiz egemenliği, ideolojik, siyasal ve kültürel alanları bütünüyle denetim altına aldı. Neoliberal genel adlandırmasıyla anılan bu dönemin en önemli özelliği, öncelikle 20. yüzyılın tarihsel belleğini silme çabasıdır. İlk hedef, doğal olarak, Sovyetler Birliği’nin gerçek ve meşru bir tarihsel güç konumuna getirdiği solun tarihsel belleğidir.

Ortodoks yaklaşım ve duyarlılık?

“Sol” çok geniş bir ailenin adıdır. “Ortodoks” olarak tanımlanan kesimi, ideolojik ve fiziksel meşruluğunu Sovyetler Birliği’nin tarihsel koordinatlarında bulur. Bu konuma bütünüyle sahip tek örgüt olan Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin 1920-1991 arasında süren varlığı, Sovyetler Birliği’nin fiziksel varlığının sona ermesiyle birlikte ortadan kalkmıştır. O günden bugüne, Türkiye’de, belirtilen tarihsel anlamıyla “ortodoks” bir yapılanmadan söz edilemez. Hangi ad altında olursa olsun, var olanların tamamı, değişik ölçeklerde, neoliberal siyaset, kültür ve değerlerin etkisi altındadır. İçinden geçilen tarihsel koşullar, kuşaklar arasındaki farklılıklar, siyasal gündemin başkalaşımı ve nihayet ideolojik köken ve formasyon sorunlarının bu tür bir sonuca yol açmış olması son derece doğaldır.

Laik Cumhuriyet ve ortodoksluk?

Türkiye solunun tarihsel derinlik ve meşruluğa sahip ortodoks hattının, ideolojik ve siyasal alandan çekilmesine koşut olarak, Sovyetler Birliği’ni kuran 1917 Ekim Devrimi’nin çocuğu Laik Cumhuriyet de, kurumsal ve kültürel ortodoksluk düzleminde bütünüyle çözülmeye başladı. Tarihsel anlamıyla “ortodoksluk” kavramı doğrudan Sovyetler Birliği ile ilintili olduğu için, Laik Cumhuriyet’in kültürel dokusundaki “ortodoksluk” ölçütü ile Sovyet kültür normları arasında, bazen doğrudan, bazen de dolaylı, ama her iki durumda da anlamlı ve belirleyici bir ilişki vardır. En yaygın ve belirgin göstergelerinden biri, ağırlıklı olarak çoksesli müziğin temellendirdiği yüksek sanatlar alanındadır. Nitekim büyük yıkımlardan biri burada yaşanmaktadır.

Tarihsel bellek koruyucu olarak “tarihselci” yaklaşım?

Gerek solun “ortodoks” genetiğinin, gerekse Laik Cumhuriyet’in “ortodoks” kültür ve duyarlılık alanlarının meşruluğunu ortaya koyabilmenin tek yolu, her ikisinin de tarihsel belleğinin “tarihselci” bir yaklaşım ile ele alınmasından geçiyor. Oysa “tarihselci” yaklaşım, neoliberal kültürün “ortodoks” olarak tanımlayıp, meşru ve geçerli kabul etmediği, yerine, “sosyal tarih”, “toplumsal tarih” gibi kavramlar geçirmek suretiyle, bütünüyle sosyolojizme hapsettiği, Sovyet kültür normlarının en önemlilerindendir. Nitekim son yıllarda sayıları artmış olan tarihsel TKP’nin tarihine yönelik yayınların tamamı bu handikap ile malul bulunduğu gibi, Laik Cumhuriyet’in kültürel cephesini ele alan çalışmalar da aynı yaklaşımın izlerini taşımaktadır.

 

Düşüngü Yayınevi ideolojik, siyasal ve kültürel açıdan “ortodoks” kimliğin anımsatılma ve korunmasına katkı sağlamak amacıyla, basılı ve dijital ortamdaki yayın etkinliğiyle, sesini çoğaltmak çabasında olacaktır.

bottom of page